31 Ocak 2013 Perşembe

KIZARMIŞ ANANAS VE FRANJİPANLI TART

 
Sayfamı yakından takip eden arkadaşlarımın uzun zamandır göremediği bir tarif. Oysa geçen seneye kadar çok sık yaptığım bu tür tartlar çok lezzetli olmalarına karşın uzun zamandır yapılmıyordu bizim evde. Bugün gelecek olan arkadaşlarımın da  seveceklerini düşünerek yaptığım tart çay masamızın en muzur lezzetiydi. Diğer yiyecekler daha çok salata ve  zeytinyağlılar türünden olduğu için pasta olmasa da pastayı aratmayacağını düşünerek hani geçenlerde de sözünü ettiğim Ladureê'nin tatlılar kitabından bu tartı seçtim. Fotoğrafları öylesine güzeldi ki oğlumun son gelişinde iki arada bir derede tercüme ettirmiştim. Teşekkürler Keremim.
 
Franjipan, bir tart tabanı üzerine konup tarrtla birlikte pişirilen kremalı bir dolgu. Daha önce yaptığım dolgular  daha çok badem ve pekan cevizliydi. Bu tarifte hindistan cevizi kullanılmış olması daha da hoşuma gitti. Sanıyorum bademe göre kalorisi biraz daha düşük hindistan cevizinin. Yanlış da biliyor olabilirim.
 

 
Yapımı zor değil ancak bir kaç aşama halinde hazırlanacağı için el oyalayan bir yarım gününüzü harcayacağınız,  uygun bir zamanınızda mutlaka denemenizi önereceğim bir tarif bu.  
 
 İlk aşama pişmesi uzun süren fırında kızartılmış ananas dilimlerini hazırlamak. Kitaptaki adı
"Ananas rôti" için malzemeler
1) 1 ananas
2) 1 çubuk vanilya
3) 4 çorba kaşığı + 20 cl. su
4) 125 gr. toz şeker
5) 1 portakalın suyu
6) 1 çorba kaşığı rom (ben koymadım)
Hazırlanışı
1) Ananas kabukları soyulur ve 6 eşit dilime bölünür. Ortalarındaki odunsu kısımlar keskin bir bıçakla çıkarılır. Bir fırın kabına tek sıra halinde dizilir.
2) Fırın 160 derecede yakılır.
3) Küçük bir sahana 4 çorba kaşığı su konur. Vanilya çubuklarının tohumları çıkarılır ve suyun içine konur. Su kaynama noktasına kadar ısıtılıp ocak ve sahanın kapağı kapatılır.
4) Başka bir sahana 20 cl. su ve şeker konup ocak yakılır. Arada bir karıştırarak karamel rengine gelene kadar kaynatılır. Karamel hazır olduğunda üzerine 1 portakalın suyu, hazırladığınız vanilyalı su ve rom eklenir. Bu aşamada kristalleşen şeker tekrar karıştırılarak kaynatılır ve tamamen akışkan hale gelince ananas dilimlerinin üzerine dökülüp fırına konur. Tepsideki bu sudan ara sıra kaşıkla ananasların üzerine  gezdirilerek ve 1 saat 45 dakika kehribar rengine gelene kadar pişmeye bırakılır.



 Üstteki fotoğraf ananasların piştikten sonraki hali.

Sıra geldi bademli tart hamurunu  hazırlamaya
Tart hamuru için malzemeler (Bu malzemelerden 450 gr. hamur çıkıyor)

1) 120 gr. tereyağ (Çok soğuk ve küçük parçalara bölünmüş olacak)
2) 70 gr. pudra şekeri
3) 25 gr. badem unu
4) 1 tutam fleur de sel (bulunmadığı durumlarda bir tutam normal tuz)
5) 1 tutam vanilya şekeri (isteğe bağlı)
6) 1 yumurta
7) 200 gr. un
Ben bu kitaptaki tarifleri birebir uygulayabilmek adına fleur de sel olmak üzere, Fransızların tip 45 denen pasta  yapımında kullandıkları unu, badem ununu canım kardeşim Fransadan getirmişti. Gözüm gibi sakladığım bu malzemeleri bu kitaptaki tarifleri uygulamak için saklıyorum. Tabii ki sizlerin bulamayacağı durumlarda burada pasta yapımında kullandığınız malzemelerle yapabilirsiniz. (Fransadaki arkadaşlarım için böyle bir sıkıntı sözkonusu değil. Her daim ellerinin altında bu ürünler)

Yapılışı
1) Un, pudra şekeri, badem unu, tuz ve vanilya robota konur. Birkaç kez kısa aralıklarla robot çalıştırışıp malzemeler karıştırılır.
2) Üzerine tereyağ parçaları ve yumurta eklenir yine kısa aralıklarla ekmek kırıntısı görünümüne gelene kadar robot yine kısa aralıklarla çalıştırılır. Bu işlemin yağın yumuşamasına imkan vermemek için mümkün olduğunca kısa sürede yapılması gerekektedir.
3) Hamur tezgaha alınır, toparlanır ve hemen bir stretch filme sarılıp en az 2 saat buzdolabında beklemeye bırakılır.
4) 2 saatin sonunda hamur yağlı kağıt serilmiş ve hafif unlanmış tezgaha alınır. Bu arada 24 cm. çapındaki tart kalıbı iyice yağlanır. Hamurun 350 gr. kullanılacağı için fazla olan 100 gr. ayrılır.
5) Tezgahtaki un merdane ile hızlıca açılır ve kalıbın kenarlarını da kaplayacak şekilde  tart kalıbına yerleştirilir.
6) Kalıp yine buzdolabına konur. Yine en az 1 saat buzdolabında beklemesi gerekmektedir.

Ananaslar pişmeye başlamış ve hamur da dolapta dinlenirken şimdi de frangipan dolgumuzu yapmamız gerekmektedir.
 
 
Franjipan dolgu için malzemeler
1) 80 gr. tereyağ (oda ısısında yumuşamış olmalı)
2) 100 gr.tozşeker
3) 100 gr. hindistan cevizi rendesi
4) 10 gr. mısır nişastası
5 1 yumurta
6) 1 çorba kaşığı rom
7) 25 gr. krema (creme fleurette)




 Yapılışı
1) Bir çırpma kabına küçük parçalara bölünmüş tereyağ konur (kitapta spatulayla diye yazılmış ancak ben mikserle yaptım) ve mikserle krema kıvamına gelinceye kadar çırpılır. İçine şeker eklenir çırpmaya devam edilir.
2 İçrisine sırasıyla hindistan cevizi rendesi, mısır nişastası, yumurta ve rom eklenerek çırpmaya devam edilir.
3) Ayrı soğuk bir kapta çırpılmış olan krema kalınlaşmaya başlayınca diğreinin içine eklenerek spatulayla karıştırlır. Artık kullanıma hazırdır.

Sıra geldi tartı inşa etmeye.
 Fırın yine 160 derecede çalıştırılır.
Fırında pişmiş olan ananaslar biraz ılınınca 3'er santimlik parçalara bölünür.
Tart kalıbı buzdolabından çıkarılır ve franjipanı üzerine dökülüp spatulayla düzgünce yayılır.
Kitapta ananas dilimlerinin 3 tanesi franjipanın üzerine dizilip fırında bu şekilde pişirilir diyordu. Fakat benim kalıbım biraz daha büyük olduğundan kalanlarının fırın sonrası üzerine konması gerekenlere yetmiyeceğini düşünerek koymadım. Ananasların tamamını tart tamamen piştikten sonra üzerine dizdim. Eğer sizin kalıbınız bu ölçülerdeyse tarife uyup  yarısını franjipanın üzerine dizdikten sonra fırınlayıp kalanını da piştikten sonra dizebilirsiniz.




 

Bu tür tartları bu gruptaki arkadaşlarıma hiç yapmamışım meğer.. Ben hatırlamıyorum ama onlar 2-3- 5 sene önce yaptıklarımı bile hatırlayıp "şiddetle hayır biz hiç bundan yemedik daha önce, aşkolsun Işıl " dediklerinde üzülmekle birlikte mahcubiyet de duydum. Neyse" bundan sonra kendimi affettirmenin yollarını düşüneyim bende" dedim.


 Çok beğenildiğini söylememe gerek var mı bilmiyorum ama ikinci dilimleri de aldıklarında benim mutluluğum da görülmeye değerdi.
Masamızda yer alan daha önce paylaşmadığım bu salatadan da söz edecektim ama bu iletiyi yazarken çooook yoruldum. Bir sonraki iletinin konusu olarak kalsın istiyorum. Afiyetlerle kalın.
Görüşmek üzere...

29 Ocak 2013 Salı

ŞEKERSİZ AYVA REÇELİ VE FIRINDA AYVA

 Yıllar önce  bir kez şekersiz reçel denemem olmuştu. O zaman mevsim yaz sonu olduğu için üzüm suyuyla erik  denemiştim. Fakat o zamanlar böyle bir güncem olmadığı için ne fotoğraf çekmeyi düşünmüş ne de yaptığım ölçüleri not almışım. Yani tamamen kendince gelişen bir tarifti.
Bu sefer de öyle oldu. Mutfak tecrübelerime dayanarak bu kez de elma suyu ile ayva reçeli denedim.
Sağlık problemi olanların, diyabet hastalarının hiç değilse nefislerini körletecekleri tamamen meyvelerin kendi suyu ve aromasıyla hazırlanan bu tür reçelleri ilk kez 2000 senesinde Fransada yemiştim. Hoşuma gitmesine gitmişti ama o zamanlar sağlıkla ilgili bir sorunum olmadığı için bir kez denemenin dışında pek de yüz vermemiştim. Eeeee! artık vakti kıraat gelmiş; değil yüz vermemek bayıla bayıla yeme zamanına ermişim.

 Şekerle yapıldığındaki gibi çok şeffaf adeta cam gibi bir görüntüleri olmasa da sağlıklı olduğu kesin. Tadı da çok şekerli değil, hafif ve biraz da ayvanın ekşiliğiyle iyice az hissedilir durumda. Sanırım şeker tüketimimi çok azalttığım için bu az şekerli ve mayhoş olma durumu bana yeterli geldi. Eğer siz biraz daha şekerli yemek isterseniz elma miktarını  artırıp ve elma suyunu biraz daha kaynatarak daha şekerli bir tada ulaşabilirsiniz. Diyorum ya tamamen deneysel, sizler de az miktarlarda deneyip kendi damak tadınıza uygun doğal reçeller yapabilirsiniz. Tabii diyabetlilerin yine de ölçülü yemesi gerektiğini hatırlatmak isterim.
Ben kimisinin şekeri, kimisinin aroması farklı diye düşündüğüm ve bir harmoni yakalamak istediğim için üç farklı cins elma kullandım. Golden, Starking ve Amasya elması. Tercih sizlere kalmış. İsterseniz daha tatlı olan Golden cinsiyle de yapabilirsiniz.

Malzemeleri oldukça az, sadece elma ve ayvaya ihtiyacınız var. Aaaa! birde olmazsa olmaz olan katı meyve suyu sıkacağı. Başka hiçbir şekilde, en az zayiatla, azami elma suyu elde edemezsiniz. (İyi ki atmamışım çocuklarımın bebekliğinde kullandığım bu meyve suyu sıkacağını)

Malzemeler
1) 8 adet orta boy tatlı elma
2) 3 adet orta boy (yaklaşık 1 kg. ayva) (ayvaların aynı cins olmasına özen gösterin)
3) 1/3 çay kaşığı limon tuzu
4) İsteğe bağlı olarak 2-3 adet kakule tohumu  veya bir ince dilim taze zencefil
 Yapılışı
1) Elmaları çok iyi yıkadıktan sonra dörde bölüp çekirdekli kısımlarını atın ve katı meye suyu sıkacağı ile sularını sıkın.  Köpüklerinden uzaklaştırmak için bir süzgeçten süzün. Ben 750 ml. elma suyu elde ettim.
2) Ayvaları yıkayıp kabuklarını soyun onları da  dörde bölüp çekirdekli kısımlarını ayırın fakat çekirdeklerini ve jöleleşmesine olanak verecek iç kısımlarını atmayın.( Benim kullandığım ayvaların iki tanesinin iç kısımları kötü çıktığı için onları kullanamadım, yeterli jöleleşme ve renk oluşmadı).
3) Bu iç kısımları ve arzu ederseniz kakule tohumlarını ince bir tülbente koyup bağlayın.
4) Elma suyunu reçeli kaynatacağınız tencereye (tercihen bakır tencere) koyun ve orta ateşte yarım saat  kaynatıp fazla suyunu uçurun.
5) Elma suyu kaynamaktayken küçük parçalara böldüğünüz ayvaları ve tülbentteki malzemeleri de başka bir tencereye koyun ve üzerine 1 bardak su ekleyip önce orta sonra kısık ateşte yumuşayıncaya kadar pişirin. Benim bir hatam  dikkat etmeden iki farklı cins ayva kullanmış olmam. Bir tanesi ekmek ayvası olduğu için diğerlerinden daha önce pişti  ve fotoğrafta da görüldüğü üzere onlarda hafif ezilmeler,  parçalanmalar oldu.
6) Pişmiş olan ayvaları  tencerenin dibinde kalan suyuyla birlikte yeterli koyuluğa gelmiş olan elma sularının üzerine ekleyin ve kaynamaya bırakın. Bu şekilde 20-25 dakika kısık ateşte kaynatın. Arada bir tahta kaşığın sap kısmıyla (içinde şeker olmadığı için çok daha yumuşak olacak ve fazla karıştırmada dağılacakları için) fazla zedelemeden karıştırın. Renk ve lezzet olarak istenilen kıvama geldiyse limon tuzunu ekleyin, tekrar bir iki karıştırın  ve 1 dakika sonra ocağı kapatın.

Reçelinizi önceden sterilize edilmiş ve kurulanmış kavanozlara sıcak sıcak koyun ve kapağını kapatıp ters çevirin. Bu tür şekersiz reçeller buzdolabında bile olsalar çok uzun süre dayanmaz, küflenirler. O nedenle az miktarlarda yapıp, tüketip sonrasında biraz fazla iş olsada yeniden yapmaktır. Herşeyin bir bedeli olduğu gibi sağlık da bir bedel ve emek istiyor.
 Bedel demişken; aşağıda gördüğünüz hiç bir aroma, katkı istemeden fırında pişmiş olan bu ayva da çok fazla bir bedel istemese de hakkını veriyor.
 Göçmen olan annem, hepimizde olduğu gibi yaşlandıkça eski günleri daha sık anar, Bulgaristanda geçen çocukluğundaki lezzetleri anlatır oldu son zamanlarda. Kuzinenin küllerinde ağır ağır pişen ayvanın lezzetini hiç unutmadığını sık sık  anlatınca bana da bunu denemek farz oldu.
 Fırının yoğun olarak çalışacağı bir güne denk getirip evdeki bir ayvayı önce yağlı kağıtla iyice sarıp sarmaladım. Sonra da alüminyum folyo kağıda sarıp 180 derecede çalışan fırının  tabanına koydum. Kuzinemiz olmasa da belki benzer bir lezzeti yakalarım düşüncesiyle arada çevirerek heyecanla 1,5 saat kadar fırında pişirdim.Çatalla kontrol edip ayvanın yumuşadığını görünce fırından alıp ellerimin yanması pahasına folyoyu ve yağlı kağıdı açınca şekli şemali birşeye benzemeyen ayvanın tadı, artık iyice şekersiz şeyler yemeye alıştığımdan mıdır yoksa bana mı öyle geldi gerçekten de müthişti. O günlerde Fransadaki kardeşimin yanında olan annemi anarak afiyetle yedim. Pişmiş meyveleri severdim, özellikle ayva ve armut çok leziz olur. Fakat şekersiz olarak da bu denli güzel olacağını hayal etmemiştim. Annem geldiğinde de onun için yapıp yedireceğim.
Sizlerde pişmiş meyveleri seviyorsanız hiç bir zahmet istemeyen bu meyveyi bir de bu şekilde pişirip kağıtta biriken meyvenin suyundan da kimseye söz etmeden kaşıklamanızı şiddetle öneririm.

Sağlığınız ve ağız tadınız bol olsun.

26 Ocak 2013 Cumartesi

FARKLI BİR KISIR TARİFİ

 Kısır'ı nasıl yaparsınz? Önce bulgurun üzerine sıcak su döküp, bulgurların şişmesini beklersiniz değil mi? Bulgurlar şişip ılıyınca da yeşillikler ve diğer malzemeler eklenir .Bu işte öyle bir tarif değil. Kurs arkadaşım Ebrunun yaptığı bu kısır bulgur pilavı gibi pişirilip hazırlanıyor. Bana  değişik geldiği için sizlerle de paylaşayım istedim. Belki blogcu arkadaşlarımdan da bu şekilde hazırlayanlar vardır ama ben ilk kez Ebrunun elinden yedim ve içine ilave ettiği havuç hem bir renk katmış hem de lezzet olarak çok yakışmıştı.
 İlk fotoğraf Ebrunun yaptığı, diğerleri benim evde esmer bulgurla yaptıklarım. Esmer bulgurla yapılması tercih sebebi fakat olmadığı durumlarda kısırlık çekilmiş bulgurla da yapılıyor.
Malzemeler
1) 2 su bardağı ince bulgur
2) 1 çay bardağı zeytinyağ
3) 1 çorba kaşığı domates salçası
4) 1 çorba kaşığı biber salçası
5) Tuz, karabiber, nane, kimyon, pul biber (miktarlar sizin zevkinize bağlı olarak değişebilir)
6) 1 çay bardağı nar ekşisi
7) Bolca yeşillik (maydanoz, taze soğan, dereotu, taze nane)
8) 1 adet orta boy robotta ince olarak çekilmiş havuç
Yapılışı
1) Zeytinyağ bir tencereye konur içine salçalar eklenip biraz karıştırılır. İçine bulgur eklenir ve 3-4 dakika orta ateşte karıştırılarak kavrulur. İçerisine kuru nane ve diğer baharatlar eklenir. Bulgurların seviyesine çıkacak kadar sıcak su eklenip tencerenin kapağı ve ocak kapatılıp, demlenmeye bırakılır.
2) Ilınan malzemelerin içine çok küçük doğranmış yeşillikler, taze nane, ve robotta çekilmiş havuç eklenerek karıştırılır.
3) Bu kısırda kuru soğan yok. Kuru soğan yerine bolca taze soğan konuyor.
4) Ben kısıra turşuyu çok yakıştırdığım için minik minik doğradığım salatalık turşuları da ilave ettim. Sizin isteğinize bağlı.
Hazırlanışı ve içindeki malzemelerle farklı olan bu kısır tarifi için Ebru'ya çok teşekkür ederim. Umarım sizler de beğenirsiniz.
Güzel bir hafta sonu dileklerimle afiyet olsun.

22 Ocak 2013 Salı

TOPİK

 Son iletimde bir sonraki yemeğin topik olduğunu yazmıştım. Aradan uzun bir zaman geçtiğinin farkındayım. Sayfama girip yeni tarif görmeyen arkadaşlarıma sebebimi söyleyince onlar da hak verdiler. Ayın  onunda evimizin yakışıklısı, prensim geldi Fransadan. Kısa bir süre kalacağı için onun sevdiği yemekleri yapıp, hep onunla vakit geçirmek istediğim için yazmam mümkün olmadı.  
 Çok özlemiştik hepimiz.Gelişiyle evimiz neşeye büründü yine. Bol bol sarılıp kucaklaşıp hasret gidermeye çalıştık.Yemek sofralarındaki sohbetlerimiz daha da çeşitlendi, oradaki yaşamı, gördükleri, siyasal ve toplumsal sorunlara bakışını bizlerle paylaşmasıyla koskocaman bir adam olduğunu gösterdi bize.  Her gelişinde biraz daha büyümüş, olgunlaşmış, ideallerine kavuşmak için çabalayan bir genç görmek beni ve babasını çok mutlu ediyor. Haa! bir de Fransada yayınlanan bir gazetede ayda bir yazısının çıkacağını duyunca da mutluluğumuz doruklara çıktı.
Yolun açık, şansın bol olsun canım. Yaşın, boyun kaç olursa olsun her zaman benim biricik oğluşumsun.

Gelelim Topik'e... Ermeni mutfağının en güzel mezelerinden birisidir benim için. Sayfamı takip eden arkadaşlarım apartman komşum Siran'ı tanıyorlardır. Zaman zaman ondan ve kızı sevgili Serliden söz ediyorum. Ocak ayının 5'i onların bayramıydı ve bayram sofrasında baş köşede yer alan bu mezenin tarifini sizlerle paylaşabilmek için Siranda kamp kurup o yaparken ben de adım adım fotoğraflamaya çalıştım.
Sirancığım ne zaman  çok emek isteyen bu yemekleri yapsa mutlaka bize de bir tabak  getirir. Öylesine lezzetli ve layıkıyla yapar ki onun yaptıklarından sonra başka bir yerde yeme isteği duymam doğrusu. Bu sihir bozulmasın isterim.

Gelelim Tarife
Aşağıda ölçülerini verdiğim malzemelerden 12 tane çıkmakta. İsterseniz ölçülerin yarısını kullanıp daha az miktarda yapabilirsiniz
.
Malzemeler
1) 1 kg. kuru soğan
2) 2 su bardağı nohut
3) 2 orta boy patates
4) 300 gr. tahin
5) 3 çorba kaşığı dolmalık fıstık
6) 2 çorba kaşığı kuş üzümü
7) 1 tatlı kaşığı kimyon
8) 1/2 tatlı kaşığı karabiber
9) 1 tatlı kaşığı yenibahar
10) 1/2 tatlı kaşığı tarçın
11) 1/2 tatlı kaşığı şeker
Tuz

 Yapılışı
Hem iç hem de dış malzeme olan nohutlu kısımların ön hazırlık aşamaları bir gün önceden yapılır
1) Soğanlar piyazlık doğranır ve 1,5 kahve fincanı su eklenerek düdüklü tencerede 10 dakika pişirilir. Oda ısısna geldikten sonra ağzı kapaklı bir kaba konur ve bir gece dolapta bekletilir.
2) Nohutlar birgün önceden ıslatılır. Ertesi gün haşlanmadan nohut kabukları soyulup çıkarılır. İpucunu da atlamayayım. Kabuklarından kolay ayrılması için ıslanmış nohutlar bir torbaya konup üzerinden birkaç kez merdane ile geçilirse çok daha kolay ayrılacaktır.
3) Kabuklarından arındırılmış nohutlar, patatesler ve  tuz bir tencereye konur. Üzerine çıkacak kadar su eklenip pişirilir. Nohutlar çok ezilecek kıvama gelmemeli ve çok az da suyu kalmalıdır.
 4)Haşlanan nohut ve patatesler sıcakken rondodan geçirilip püre kıvamına getirilir. Siran'ın robotunun püre yapma aparatıyla bu iş çok daha kolay ve püre çok  pütürsüz oldu.Sizlerinde bu tür bir aparatınız varsa kullanmanızı tavsiye ederim. Yoksa robotta bu işi görebilir.

5) Haşlanan hohutların üzerine tahinin 75 gr. kadarı eklenip iyice karıştırılır. Soğuyup katılaşması için dolaba konur.
6) Kalan tahin, suda bekletlip suyu süzülmüş kuş üzümü, fıstıklar ve baharatlar pişirilmiş ve soğutulmuş soğana eklenir ve karıştırılır. Her iki malzeme bir gece önceden hazırlanıp ağzı kapaklı bir kapta dolapta bekletilip, dinlendirilir.

7) Ertesi gün bu iş için hazırlanmış 20x20 ebatında hazırlanmış olan bezler suyun altında ıslatlır ve suyu sıkılır.

8) Bir bez parçası tezgaha yayılır. İçine dolu bir kaşık nohutlu karışım konur. Üzerine diğer bez parçası konup elle bastıra bastıra 2-3 mm. kalınlığında açılır.
9) Üzerine 1,5 - 2 kaşık kadar soğanlı harçtan konur ve bezin köşelerinden kaldırılarak nohutlu kısımla tamamen kapatılır. Haşlanırken iç malzemenin dışarı çıkmaması için açık kalan kısımların tamamen kapatılması gerekir.
10) Bez çapraz köşelerden tutularak sıkıca bağlanır. Bütün malzeme bitene kadar bu işlemlere devam edilir.
11) Büyük ve yayvan bir tencereye 3-4 parmak yüksekliğinde su konur ve kaynatılır. Tuz atılır ve hazırlanmış topikler 3'er li gruplar halinde tencereye konup 3-4 dakika pişirilir.
12 Süre sonunda süzgeçli kepçe ile sudan çıkarılır ve bir tepsiye alınır. Servis zamanına kadar bu paketli halleriyle kalması gerekir. Servisten önce paketler açılıp tabağa alınır. Üzerlerine tarçın ve sızma zeytinyağı gezdirilip servis yapılır.
Ondan sonra da nasıl yersiniz bilemem. Bu kadar emeğe, zahmete değer mi derseniz de;  DEĞEEEEEEEER, DEĞEEEER.
Nasıl güzel bir lezzet anlatamam....
Ellerine sağlık Sirancığım. Yine herzamanki gibi komşuda pişer bize de düşer, ellerine sağlık diyerek afiyetle yedik.

Canım oğluşumu dün kendi evine, Fransaya yolculadık. O sevinçler, yerini ayrılık hüzünlerine ve gözpınarlarında biriken damlalara bıraktı. Şimdiden özlemeye başladım. Nasıl geçireceğiz yaza kadar olan zamanı bilemiyorum.
Herkese hasretsiz, özlemsiz  günler diliyorum.
Afiyetle kalın....

7 Ocak 2013 Pazartesi

FISTIKLI MİNİ EKLER

  Yayın sırası bekleyen öyle çok tarif birikti ki. Son iletimde söz verdiğim üzere bir tatlı tarifiyle yeni yıla başlamak istedim. 

  Tarif, Fransa'da yaşayan sevgili arkadaşım Pembe'nin oğlu Serkan'ın bana hediyesi olan Fransız pastacılığında en önlerde yer alan makaronlarıyla adını dünyaya duyuran Laduree'ye ait tatlılar kitabından. Bu zarif kitap uzun zamandır elimde olmasına rağmen evin Fransızca bilen iki kişisi de (kardeşim ve oğlum) Fransa'da yaşadıklarından tercüme kısmındaki sıkıntıdan bir türlü kısmet olamadı. Gerçi yabancı blog ziyaretlerim sayesinde yavaş yavaş Fransızca da öğrenmeye başladım desem yalan olmaz. Mutfak malzemelerini, pastacılıkla ilgili olanları, sebzeleri ve terimlerinin çoğunu biliyorum. Az buçuk nasıl yapıldıklarını da bildiğim için sorun yok ama bazı tariflerde "şefin tavsiyesi" denen bölümleri anlamakta zorluk çektiğim için yanlış birşeyler yapmayayım diye şimdiye kadar pek birşey denememiştim. Sunumuna ve renklerine iç geçirerek baktığım bu mini ekler uzun zamandır da aklımdaydı. Üstelik bir de evde onların üzerini kaplayacak krema da olunca oğlumla internetten yaptığımız görüşme sonucunda tam tercümeye de kavuşmuş oldu.  
  Yakınlarda sağlık sebeplerimden dolayı pek yapmasam da bir zamanlar pek çok yapardım bu mini ekleri ve pate a choux hamurundan hazırlanan profiterollleri. Bu kez tarifteki orijinaline sadık kalarak hem hamuru hem de creme patissiere'yi hazırlayarak yaptım. Üzerindeki yeşil kremayı ise Fransa'dan getirdiğim aşağıda gördüğünüz teneke kutudaki  dulce de leche'nin fıstıklısı görünümündeki kremaya (biraz suluca olduğu için) beyaz kuvertürü ekleyerek hazırladım. Böyle bir kremaya ulaşamayacağınız düşünerek ne yapılabileceği konusunda da fikirler üretmeye başladım.
  Krema kaynama noktasına gelene kadar ısıtıldıktan sonra içerisine boz antep fıstığını ekleyip bu şekilde bir saat kadar bekletilince hem lezzetini hem de rengini kremaya verecektir. Daha sonra iki kat kalın bir tülbentten süzülerek bir fıstık kreması elde edilebilir. Rengi yeşil olan kremanızın miktarının üçte bir oranında beyaz çikolata ile suluca bir ganaj bu eklerin üzerini süslemek için yeterlidir diye düşünüyorum. 
  Kitaptaki malzemelerden çok fazla ekler hamuru çıktığı için ben yarım ölçü olarak hazırladım. Aşağıda reçetede bildirilen miktarları yazıyorum buraya.

Şu hamuru malzemeleri

120 gr. un
10 cl. tam yağlı süt
10 cl. su
10 gr. toz şeker
1 tutam tuz
80 gr. tereyağ
4 yumurta

Yapılışı

1) Unu eleyin. Küçük bir tencereye süt, su, şeker, tuz ve yağı ekleyip kaynamaya bırakın.
2) Su kaynar kaynamaz unu bir kerede ekleyin ve bir spatula ile hızlıca karıştırıp homojen hale gelmesini sağlayın. 1 dakika karıştırın ve ocağı kapatın.
3) Hamuru çırpma işlemini yapmaya uygun bir kaba alın ve ılınmasını bekleyin. Arada bir karıştırın.
4) Yumurtaları birer birer ekleyin ve her eklemeden sonra kitapta spatula ile karıştırın demiş ama ben bu iş için mikserin hamur çırpma aparatlarını kullanıyorum. Her bir yumurtayı hamura yedirdikten sonra diğerini ekleyin. 
5) Bütün yumurtaların ekleme işi bittikten sonra ucuna bir santimlik düz uç takılmış sıkma torbasına hamuru doldurun ve yağlı kağıt serilmiş tepsiye aralarında boşluklar bırakarak 5-6 cm.şeritler halinde sıkın.
6) 180 derece önceden ısıtılmış fırına koyun. Hamurlar kabarıp yükselinceye kadar 8-10 dakika bu şekilde pişirin. Sonra fırının kapağını 2-3 mm. açıp arasına tahta bir kaşık yerleştirip (fırın içindeki buharı boşaltmak için) bu şekilde 30 dakika hamurların  rengi altın sarısı olana kadar pişirin. Piştikten sonra tepsiyi çıkarın ve soğumaya bırakın.


 Krem Patiseri Malzemeleri

1) 40 cl. tam yağlı süt
2) 1 vanilya çubuğu
3) 80 gr. toz şeker
4) 4 yumurta sarısı
5) 30 gr. mısır nişastası
6) 25 gr. tereyağ

 Yapılışı

1) Süt küçük bir kaserolde kaynatılır. Vanilya çubuğunun tohumları bıçakla çıkarılır ve çubukla beraber sütün içine eklenip ocak kapatılır. Vanilya aromasını vermesi için 15 dakika bekletilir.
2) Yumurta sarıları ve şeker mikserin haznesine konup açık sarı renge gelene kadar mikserle çırpılır.
3) Soğumuş olan süt tekrar ısıtılır. Çubuklar içinden çıkarılır. Vanilya tohumları gözünüzü rahatsız ediyorsa ince bir süzgeçten geçirilir. Ben bu tohumlu halini sevdiğim için süzme işlemini atladım.
 4) Çırpılmış yumurtaların üzerine mısır nişastası ve sıcak sütün 1/3'ü azar azar bir yandan da çırpılarak eklenir. Karışım tekrar kaserole konur ve  orta ateşte kaynamaya başlayıncaya kadar karıştırılır. Kalan süt eklenir ve tekrar karıştırılarak kaynatılıp ocak kapatılır.
5) Oda ısısına gelene kadar bekleyen kremaya  tereyağ eklenir ve mikserle birkaç dakika kuvvetlice çırpılır.
6) Üzeri bir streçle hava almayacak, üzeri kabuk bağlamayacak şekilde kapatılıp dolapta iyice soğumaya bırakılır.
  Krema, ince uç takılmış bir sıkma torbasına konur ve hamurların yan tarafından bir delik açılarak içleri doldurulur. 
  Ben Fransa'da hazır olarak satılan fıstık aromalı bir kremaya beyaz kuvertür çikolata ekleyerek kapladım. Kitaptaki tarifte beyaz fondan, fıstık ezmesi ve beyaz çikolatadan yapılan bir krema kullanılmış.Sizler isterseniz çikolata sosu veya başka bir krema veya balla da kaplayıp servis yapabilirsiniz.
  Bundan sonraki tarif Ermeni mutfağının en güzel lezzetlerinden iki örnek ile  ilgili olacak. 
  Şimdilik ağız tadınızın eksik olmadığı güzel bir hafta dileklerimle...

4 Ocak 2013 Cuma

ŞİRİN MACARONLAR

2013'ün bu ilk günlerinde  yeni yıl mesajıyla beraber bir de tarif vermeyi planlamıştım. Ancak evdeki hesap misali oldu ve bir arkadaşımın isteği ile torununa yapmış olduğum bu şirin hayvancık makaronlar önceliği kaptılar. Lütfen tarif bekleyen arkadaşlarım darılmasınlar ama en kısa zamanda yeni yıla tatlı bir başlangıç olsun diye bir tatlı tarifi paylaşacağım.
Sayfamı yakından takip edenler belki de sıkılmış olabilirler fakat son zamanlarda bizim evde en sık yapılan şeyler bu makaronlar.  
 Söz konusu çocuk doğum günü olunca farklı neler olabilir diye düşündüğümde, boya içermeyen, tamamen doğal malzemelerle yaptığım makaronları çocuklar rahatça tüketebilsinler diye granül kahve, sade ve çikolatalılardan bir aranjman hazırladım. Hayvan modellerini  çalışırken üzerine şeker hamurundan yapmış olduğum ağız, göz ve kulaklar çıkarılınca anneler gönül rahatlığıyla çocuklarına yedirebilirler.

 Gıda boyası kullanmadan da neler yapabileceğim konusunda biraz kafa yorunca da ortaya bu ebruli desenli ve sade-çikolatalı malzemelerden de bunlar çıktı ortaya.
 Ara kremalarında ahududu, beyaz çikolatalı ganaj, bitter çikolatalı ganaj ve dulce de leche kullandım. Kahveli makaronlara dulce de leche çok yakıştı. Dulce de lechenin aşırı tatlılığı kahve aromasıyla dengelendi diyebilirim.
 2013 yılının herkese sağlık, mutluluk, huzur, barış ve bereket getirmesini diliyor tüm dostalarımın, arkadaşlarımın yeni yılını kutluyorum. 
Bu aralar yoğunluğumdan dolayı siz blogcu arkadaşlarımı ziyaret edemiyorum. Beni anlayışla karşılayacağınızı düşünüp en kısa zamanda görüşme dileklerimle afiyet ve sağlıkla kalın.

Yönetici Giriş Paneli


Special design for Işıl'ca Tatlar by GeCe